Komutan Logar, Bir Bebek Yaklaşıyor Efendim

Eşim hamileliğin 39. haftası içinde olduğu için artık son düzlükte olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Melina’yı heyecanla bekliyoruz. Her an gelebilir.

Hani öğrenciyken sınava girmeden önce sınıfta son dakika kitaptan bir şeyler bakarsınız da gözetmen “kitapları kaldıralım” dediğinde süre dolmuştur, kitabı kapatır kaldırırsınız ya. Baba olarak benim hissiyatım aşağı yukarı öyle şu anda. Bir anda Melina gelecek ve o ana kadar öğrendiklerimizden sınanmaya başlayacağız anne baba olarak. Tek fark sınav öncesi gerginliği yok. Bazılarınız bu işi kitap açık sınava benzetecek biliyorum. Sonuçta tüm yazılı kaynaklar ve kendi ebeveynlerimiz bu süreçte hep erişebileceğimiz alanda olacak. Ama kucağımda ağlayan bir bebek varken, kitabı açıp “Nasıl susturuyorduk bu bebeği ya?” diye bakamayacağıma göre, kriz anlarında varolan bilgileri kullanmam gerekecek.

Bir baba olarak son dönemde işten arta kalan zamanımı blogu yazmakla ve eşimin yaptığı hazırlıkları (bebeği görmeye gelenlere verilecekler) fotoğraflamakla değerlendiriyorum. Bunlardan geriye kalan kısıtlı zamanda da müzik dinlemek ve blog yazmak gibi yakın zamanda lüks sayılabilecek şeyler yapıyorum.

Anne olarak eşimin sorumlulukları ise çok daha fazla. Buna yaklaşan doğumun stresini de ekleyin. Hormonlar deseniz özerkliğini ilan etmiş durumda eşimin vücudunda tam bir anarşi yaratmış durumdalar.

Buna bir de çevre baskısı ekleniyor. Çevremizde doğal olarak hamilelik ve doğum tecrübesi olan bir sürü insan var. Mutlu eş, mutlu ev demek olduğu için eşimi bu stresten mümkün olduğunca uzak tutmak hem onun hem de benim sağlıklı ve huzurlu yaşantımızı sürdürmemiz için gerekli. O yüzden size şimdi doğum yapmak üzere olan bir hamileye sormamanız gerekenleri söylüyorum.

1. “Normal mi sezaryen mi ?”

Bu konuda elbette hangisinin daha iyi olduğuna dair fikir beyan etmeyeceğim. Bu tamamen doktorların uzmanlığı olan bir konu. Hamilelerin de doktorları ile görüşerek alacakları bir karar. Ancak bir kez karar alındıktan sonra lütfen fikir beyan etmeyin. Normal doğum yapmak isteyip sezaryen olması gerekenlere normal doğum yapması gerektiğini söylemek ya da normal doğum yapma kararı vermiş birine normal doğumun zorluklarından bahsedip sezaryen doğumu övmek hamileleri çok strese sokuyor. Size nezaketen bir şey diyemeyip “hı hı” diyip geçiyor ve sonunda eve gidip eşlerine patlıyorlar. Hele bir de normal doğum yapma kararı almış kişilere “Doktorlar hep öyle diyor ama son dakikada bir şey uydurup sezaryen yapıyorlar” diyenler var. Öyle olduğuna inanmamakla birlikte öyle olsa dahi bunu söylemenin kimseye bir faydası olmadığını artık anlayın lütfen. Her bildiğinizi söylemek zorunda değilsiniz. Artık göbeği iyice büyümüş eşinize giydiği tüm kıyafetlerin çok yakıştığını söylediğinizi hatırladınız mı?

(Canım sevgilim eşim, eğer bunları okuyorsan, elbette her giydiğin yakışıyor, ben diğer kadınlar için söylüyorum).

2. “Kaç kilo aldın?”

Benim tanıdığım neredeyse tüm kadınlar ne kadar zayıf olsalar dahi “bi yarım kilo” fazlası olduğunu düşünüyor. Kadınların bu konuda enteresan bir hassasiyeti var. Hamile kalınca elbette kaçınılmaz bir kilo alma dönemi var. Ancak zaten kilo konusunda hassas bir kadına hamilelikte kilo alımı normal dahi olsa kaç kilo aldın diye sormayın. Böyle bir hata yaptıysanız dahi, “aman ne olacak canım doğumdan sonra verirsin” demeyin. Kilo alımı normal bile olsa hiçbir kadın “10 kilo” ve “almak” tabirlerini aynı cümle içinde kullanmak istemiyor.

3. “O yediğin bebeğe zararlı değil mi?”

Karşınızdaki hamile muhtemelen doktoru ile hamileliğin başlarında hamilelik süresince yemesi gereken ve yememesi gerekenler hakkında konuşmuştur. Doktoru zararlı olmadığını söylemiştir. Doktoru zararlı olduğunu söylediyse ve ona rağmen yiyorsa sizin zaten bu aşamada yapabileceğiniz bir şey yok. Yediği her ne olursa olsun, yemek istedikten sonra gizli gizli yanında kimse yokken de yiyebilir. Hamilelikte çay, kahve tüketimi, gazlı içecek tüketimi, deniz ürünlerinin tüketimi gibi konularda bir çok doktor farklı fikirde. O yüzden bırakın hamile ve doktoru bunu kendi aralarında değerlendirsinler.

4. “Aldıklarınız biraz çok değil mi?”

Özellikle ilk kez anne baba olacak ebeveynlerde bunun heyecanı oluyor. O yüzden gördükleri her şeyi beğenme, beğendikleri her şeyi de alma eğiliminde oluyorlar. Ancak inanın bu konuda herkes o kadar farklı şeyler söylüyor ki, anne baba adayının da kafası karışık. Bazıları çocuk ilk aylarda kıyafetini çok kirlettiği için çok değiştirmek gerektiğini, dolayısıyla çok kıyafet ihtiyacı olduğunu söylüyor. “İnanın bu aldıklarınız bile yetmiyor.” diyor. Bazıları ise zaten ilk aylarda çok hediye geleceğini, o yüzden az almamız gerektiğini söylüyor. Belli ki bu işin bir standardı yok. O yüzden sorulmadıkça bu konuda fikir belirtmenize gerek yok. Biz zaten yakın zamanda çocuk sahibi olan arkadaşlarımızla bu konuyu değerlendiriyoruz. Eminim bizim dışımızda diğer ebeveyn adayları da yapıyordur.

5. “Göbeğin hiç çıkmamış” ya da “Göbeğe bak, kocaman!”

Fiziksel görünümün değişmesinin hamilede yarattığı psikolojik etkiyi yazdım. Sizin çocuk kandırırcasında “göbeğin hiç çıkmamış” demeniz ya da yangına körükle gider gibi “göbeğe bak, kocaman!” demeniz aynı travmayı yaratıyor ve hamilede durumun sandığından daha kötü olduğu düşüncesini oluşturuyor. Özellikle çocuk sahibi olmayı uzun zamandır isteyen ebeveynlerde bunun hamileyi mutlu edeceğini düşündüğünüzü biliyorum, her zaman öyle olmayabilir. O yüzden bu konuyla ilgili yorum yapmamakta ve doğal davranmakta, hiçbirini yapamıyorsanız ölü taklidi yapmakta fayda var.

6. “Sen hala çalışıyor musun?”

Doğum izni doğum öncesi 8 hafta, doğum sonrası 8 hafta olmak üzere 16 hafta olsa da doktor raporu ile hamile son 3 haftaya kadar çalışabiliyor ve bu 5 haftayı izninin sonuna ekleyebiliyor. Hamile olan kişinin ne zamana kadar çalışacağı sağlık açısından doktor ve hamile tarafından, doğum sonrası durum açısından da hamile ve eşi tarafından değerlendirilecek bir şey. Burada ailenin maddi durumu, çocuğa bakacak birinin olup olmaması, hamile olan kişinin nasıl şartlarda çalıştığı gibi sizin değerlendiremeyeceğiniz bir çok parametre var. Hatta hamile olan kişi ağır şartlarda çalışmıyorsa bebeğiyle daha çok zaman geçirmek üzere doğum iznine 37. haftada ayrılmayı tercih edebilir. Bunun gayet makul bir istek olduğunu anlamanız ve hamile olan kişiye “Sen hala çalışıyor musun?” diye sormamanız gerekir. Bunun hamile kişide yarattığı hissiyatı söylememe dahi gerek yok sanırım. Merak etmeyin, başta maaşlı çalışanlar olmak üzere hiçbir hamile işini çocuğundan daha çok önemsemiyor.

7. “Sen hala doğurmadın mı?”

Bu konuda aslında bir şey dememe dahi gerek yok. Bu annelerin siz eve girdiğiniz anda yapıştırdığı “Geldin mi?” sorusu ya da sizi sabit telefondan arayan iş arkadaşınızın “Yerinde misin?” sorusu gibi bir şey. Yine de ne kadar çok kişinin sorduğunu bilseniz şaşarsınız. Sormayın.

8. “Uykunun kıymetini bil”

Biliyorum, inanması güç ama uyku depolanan bir şey olmadığı için doğum öncesi dönemde bolca uyumanın pratikte bir faydası maalesef yok. Bunları espiri olarak değerlendiriyoruz.

Bonus: “İstiyor muydunuz?”

İşte geldik benim favorime. Eşinizin hamile olduğunu öğrenen kişilerin sıkça sorduğu bir soru. İstemiyor olsak zaten size bunu haber vermez, hamileliği sonlandırırdık. Hamileliğin planlı ya da plansız gerçekleşmiş olması da tamamen eşler arasındaki bir durum olduğu için bırakın öyle kalsın. İş yerindeki ortamlarından dolayı hamilelikleri planlı olduğu halde plansız olduğunu söylemek zorunda olan kaç arkadaşım var, söylesem şaşırırsınız.

Özet: Katma değer sağlamayacak sorulardan ve yorumlardan kaçının.

Babalar için: Kriz durumlarında sakin kalın ve sakin kalmanın yetmediği durumlar için hamile masajı öğrenin.

Komutan Logar, Bir Bebek Yaklaşıyor Efendim’ için 2 yanıt

  1. Nihayet sadece annenin doğurmadığının ispatı 🙂 Hamileliği hep kadınlardan okuduk, hamilelik ve çocuk yetiştirmedeki sessiz tarafın sesi olmuşsun. Keyifle okuduk ve okumaya devam edeceğiz.

    İlknur & Onur Sezgen

    Beğen

    1. Teşekkürler Onur. Özellikle son bir kaç günde babaların bu konudaki rolü üzerine bazı farklı fikirlerim oluştu. Hepsini yakın zamanda paylaşmayı planlıyorum. Sizden haber almak güzel, İlknur’a da selamlar.

      Beğen

Yorum bırakın