Dün akşam tam da evde yayılmış yatarken bir yandan da arkadaşım Gözde ile konuşuyorduk. Gözde 8 aylık bir anne. Bana kıyasla “oldukça tecrübeli” statüsünde. “Telefonunuz fotoğraf ve video ile dolacak. Fotoğraf ve videoları nasıl saklamayı düşünüyorsunuz?” diye sordu. Bu sıradan sorunun bende yaratacağı paniği elbette bilmiyordu.
Hayattaki olası her senaryoya, çoklukla da en kötü senaryoya hazırlanmak benim doğamda var. Bunun üzerine daha önce iki kez fotoğraflarımı geri dönülemez şekilde kaybetmiş olmanın travmasını da üzerine eklediğinizde nasıl bir durumla karşı karşıya olduğumu anlayabilirsiniz.
Bahsettiğim travmalarımın ilki 2009 yılında Barselona’da geçirdiğim bir yıllık Erasmus döneminde çektiğim tüm fotoğrafları kaybetmem. Servise giden dizüstü bilgisayarın formatlanmasına fotoğrafları yedeklediğim harici diskin de aynı gün bozulması eklendi. O dönemde sosyal medyada ne paylaştıysam onlar kaldı sadece geriye.
İkincisi ise bu yıl içerisinde yaşandı. iCloud üzerinde düzenli yedeklerimi tutuyorum. Telefonumu sıfırlama kararı verdiğimde iCloud yedeğiyle yetinmedim ve telefonumu bilgisayara da yedekledim. Sıfırlama işlemi sorunsuz bitti, iCloud yedeğinden telefona geri yükleme yapmaya başladım. Bu sırada sorunsuz tamamlandığı için bilgisayarımda gereksiz yer kaplamaması için bilgisayardaki yedeği sildim. Bir anda fotoğrafların telefona indirme işlemi yarıda kalınca panikle Apple’ı aradım. O gün server’ları taşınmış ve benim aldığım icloud yedeği maalesef bozukmuş. Sadece son bir yılda çektiğim fotoğrafları kurtarabildim. 2011’den beri telefonla çektiğim tüm fotoğrafları telefonunda tutan ve telefon değiştirdikçe yedekler üzerinden bunları yeni telefona aktaran, telefonunda 14.000 fotoğraf olan benim için nasıl bir kayıp olduğunu hayal edebildiniz mi?
Olmuşla ölmüşle çare yok. Giden gitti. Ancak hatalarından ders almayanlar, hatalarını tekrarlamaya mahkum olduğu için Melina’nın fotoğraf ve videolarını bir şekilde kurtarmalıydım. iCloud ve bilgisayara alınan düzenli yedekler yeterince güven vermiyordu. Çünkü elektronik aletlerin en çok ihtiyaç duyduğunuz zamanda bozulmak ve sizi yarı yolda bırakmak gibi karakteristik ve yaygın bir özelliği var.
Elbette bunları düşünüp birkaç ay önce ev tipi, kullanımı kolay ve ucuz bir fotoğraf baskı makinesi almıştım. Sonuçta ne varsa eskilerde var. Dijital kopyalar kaybolsa da fiziki kopyalar kalırdı. Ancak bunların da zamanla eskime, yıpranma, taşınırken kaybolma ihtimalleri aklımı kurcalıyor. Sonuçta ev tipi bir baskı makinesi profesyonel cihazların yerini elbette tutmuyor.
Fotoğraf işi biraz da özel ilgi alanım olduğu için, bu işe çok daha güvenilir bir yol bulmalıydım. Bütün gece uyku tutmadı. Sabah kalktığımda ise kararımı vermiştim. İsviçre’nin güvenliği ile ünlü bankalarından birinde bir kasa kiralayıp fotoğrafları orada saklayacaktım. Sonuçta insanlar yüklü miktarda paralarını saklamak için bu bankalara güveniyorlarsa ben neden paradan çok daha değerli, paha biçilemez şeyler için kullanmayacaktım ki?
İlk uçakla İsviçre’ye gidiyorum. Bir isteği olan varsa yazsın.
XOXO
Uçan Baba.
PS: Güvenilir depolama seçenekleri konusunda önerilere açığım 🙂